Yeşim Grup Yönetim Kurulu Başkanı Şenol Şenkaya, 2025 yılına dair beklentilerini ve Türkiye tekstil sektörünün geleceğini değerlendirdi. Pandemi ve jeopolitik gerilimlerin etkilerinin azalmasının ekonomiyi canlandırdığını belirten Şenkaya, Türkiye tekstil sektörünün bu olumlu atmosferden faydalanabileceğini ancak enflasyon ve fiyat istikrarı gibi sorunların çözülmesinin kritik olduğunu ifade etti. Sürdürülebilir ürünlere olan talebin arttığını vurgulayan Şenkaya, çevresel uyumun sektörde rekabet avantajı sağlayacağını söyledi. Ayrıca, Türkiye’nin güçlü altyapısı ve coğrafi avantajlarıyla, katma değerli ve yenilikçi ürünlere odaklanarak uluslararası alanda güç kazanmayı hedeflediklerini belirtti. Türkiye tekstil sektörünün, zorluklara rağmen adaptasyon yeteneğiyle gelecekte daha güçlü bir konumda olacağına inandığını dile getirdi.
2025 Yılına Genel Bakış:
Pandeminin çok geride kaldığı, savaşların ateşlerinin soğumaya başladığı ve bütün bu küresel negatif gelişmelerden dolayı sıkışan ekonominin büyük bir canlılığı söz konusu olduğu söyleniyor. Bu olumlu atmosferin Türkiye tekstil sektörü üzerindeki etkileri neler olabilir? 2025 yılına dair beklentileriniz ve öngörüleriniz nelerdir?
“Şenol Şenkaya: Pandeminin ve jeopolitik gerilimlerin etkilerinin azalması, ekonomilerin nefes almasını sağladı. Türkiye tekstil sektörü olarak bu olumlu havadan elbette faydalanabiliriz ama önümüzde hala çözülmesi gereken bazı zorluklar var. Özellikle enflasyonun kontrol altına alınması ve fiyat istikrarının sağlanması, önümüzdeki dönemin nasıl şekilleneceği konusunda kritik bir rol oynayacak. Eğer bunlar gerçekleşirse yılın ikinci yarısında daha dengeli ve öngörülebilir bir ekonomik ortam oluşmasını bekliyoruz.
Avrupa ve ABD gibi ana ihracat pazarlarımızda toparlanma süreci devam ediyor. Bu, Türkiye için bir fırsat olabilir. Tüketici alışkanlıklarının pandemi sonrası değiştiğini görüyoruz ve sürdürülebilir ürünlere olan talep her geçen gün artıyor. Bu alandaki yatırımlar ve yenilikçi çözümler, önümüzdeki dönemde bizi bir adım öne çıkarabilir. Artık çevresel standartlara uyum sağlamak bir tercih değil, mecburiyet. Ama bu sadece yasal bir gereklilik değil; aynı zamanda sektörde fark oluşturmak ve rekabette avantaj sağlamak için büyük bir fırsat.
Tabii ki riskler de var. Küresel belirsizlikler ve yüksek faiz oranları, tüketici harcamalarını zorlamaya devam edebilir. Özellikle Avrupa Birliği’nin karbon sınır vergisi gibi düzenlemeler, firmaların çevresel uyum süreçlerini hızlandırmasını gerektiriyor. Ancak burada büyük bir fırsat görüyoruz. Sürdürülebilirlik odaklı üretime yatırım yapan şirketler, sadece uyum sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda hem iç pazarda hem de ihracatta güç kazanacak.
Yeşim Grup olarak, 2025 yılını değişime öncülük edeceğimiz bir fırsat yılı olarak görüyoruz. Katma değerli ürünlere daha fazla odaklanacağız, yenilikçi ve çevreci çözümlerle uluslararası arenadaki gücümüzü artıracağız. Türkiye’nin coğrafi konumu ve güçlü üretim altyapısı, hızlı tedarik kapasitesiyle birleştiğinde bize büyük avantajlar sağlıyor. Bunları daha etkili kullanmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Sonuç olarak, 2025 yılının hem fırsatlarla hem de mücadelelerle dolu bir dönem olmasını bekliyoruz. Sektör olarak değişen koşullara hızla uyum sağlamalı, rekabet gücümüzü artırmalı ve yenilikçi çözümler üretmeliyiz. Tekstil sektörünün, sahip olduğu potansiyeli doğru bir şekilde kullanabilirsek küresel ölçekte daha güçlü bir pozisyona ulaşacağımıza inanıyorum.”
Türkiye Tekstil Sektörünün Geleceği:
Son dönemde “Türkiye’de tekstil bitti, üretim doğuya ve Mısır gibi ülkelere kaydı” gibi eleştiriler sıkça dile getiriliyor. Sizce bu yorumlar ne kadar doğru? Türkiye tekstil sektörü 2025’te nasıl bir yol haritası izlemeli ve sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
“Şenol Şenkaya: Bu ifadelerin durumu tam anlamıyla yansıtmadığını söylemek isterim. Türkiye tekstil sektörü, köklü bir geçmişe ve güçlü bir altyapıya sahip. Üretim kapasitemiz, global pazardaki esnekliğimiz ve kaliteli ürünlerle markalaşma kabiliyetimiz, hala sektörün güçlü yanları arasında yer alıyor. Ancak şunu da kabul etmeliyiz ki, değişen ekonomik koşullar ve artan maliyetler, sektörümüzü oldukça zorladı.
Türkiye, bugün yüksek enflasyon, artan asgari ücret ve dalgalı döviz kurları gibi önemli makroekonomik zorluklarla karşı karşıya. Bu faktörler, ihracatçılarımızın rekabet gücünü sınırlandırıyor. Özellikle Uzak Doğu ülkeleriyle maliyet bazlı rekabetin artık sürdürülemez bir noktaya geldiğini açıkça görüyoruz. Ancak bu noktada, sektör olarak fırsatları değerlendirme ve stratejilerimizi yenileme zorunluluğumuz var.
2025 yılının, bizler için bir toparlanma yılı olacağını öngörüyoruz. Finansmana erişim, yüksek maliyetler ve iç talepteki baskılar devam ettiği takdirde ilk yarının zorluklarla geçeceğini söyleyebiliriz. Ancak, enflasyonda düşüş olması halinde, yılın ikinci yarısında daha istikrarlı bir ekonomik ortamın oluşmasını bekliyoruz. Bu noktada şirketlerimize düşen en önemli görev, doğru yatırımları yapmak ve inovasyonu öncelik haline getirmek.
Özellikle sürdürülebilirlik ve teknik tekstil alanlarındaki fırsatların altını çizmek isterim. Dünya artık çevre dostu çözümleri ve yenilikçi üretim yöntemlerini tercih ediyor. Türkiye’nin bu alanda liderlik etme potansiyeline sahip olduğuna inanıyorum. Örneğin Yeşim Grup olarak ihracatını yaptığımız ürünlerin yüz 70’i sürdürülebilir materyallerden oluşmakta. Sektörümüz, sadece geleneksel hazır giyim ürünleriyle değil, aynı zamanda teknik tekstil ve endüstriyel çözümlerle de fark oluşturmalı.
Diğer yandan, uluslararası pazarlarda var olabilmek için sadece üretimde değil, pazarlama ve markalaşmada da daha agresif adımlar atmalıyız. Türk tekstilinin kalite algısını yükseltmek ve katma değeri yüksek ürünlerle küresel arenada daha güçlü bir yer edinmek, uzun vadeli başarımızın anahtarı olacaktır.
Sonuç olarak, Türkiye tekstil sektörü, karşı karşıya kaldığı tüm zorluklara rağmen, güçlü bir adaptasyon yeteneğine sahip. Gelecekteki başarı, sektör oyuncularının iş birliğine, yeniliklere açık olmalarına ve stratejik bir yol haritası oluşturmalarına bağlı. Bu süreci doğru yönetirsek Türkiye’nin tekstil sektöründe yeniden güç kazandığını hep birlikte göreceğimize inanıyorum.”