Örme kumaşların boya ve terbiyesi amacıyla Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesinde 1984 yılında kurulan Temtaş Tekstil, geçen yıllarda birkaç kez makine parkını da yenileyerek ayda 750 ton kapasiteye ulaşmış bulunuyor.
2013 yılına kadar müşterilerine %100 boyahane olarak hizmet eden firma, düşen kar marjı ve değişen müşteri istekleri doğrultusunda son iki senede yurtdışı ağırlıklı olmak üzere kapasitesinin % 20’sini kumaş satışa yönlendirmiş. Her zaman üst segmentte kalmayı ve uzmanlık dalı olarak ‘örme kumaş’ı kendine hedef edinen Temtaş Tekstil, modern yönetim felsefesini ve üretim teknolojisini yakından takip etmeye ve yeniliklere adapte olmaya çalışıyor. Temtaş Tekstil Sahibi Kemal Oğuz, çalışmaları ve sektörün durumu ile ilgili sorularımızı cevaplandırdı.
Tekstilde terbiyenin önemi nedir? Terbiye işlemi ile ürüne nasıl bir değer ve özellikler katılıyor?
“Her sektörde bütün halkalar çok önemlidir. Tekstil sektöründe de elyaf, iplik, örme, boya-terbiye, konfeksiyon ve tabii ki pazarlama-mağazacılık ayrı ayrı çok önemlidir. Terbiyenin önemi işin karmaşıklığından, önündeki ve arkasındaki prosese direk etkisinden gelir. Boyahanede diğer işlerdeki gibi tek bir uzmanlık alanı yoktur. İşin yüzde 30’u tekstil ve mühendisliğini gerektiriyorsa, diğer % 70’i kimya, makine ve işletme ile mühendisliklerini gerektirmektedir. Daha önce yapılan işleri iyileştirmek/parlatmak ya da kötüleştirmek/karartmak direk olarak terbiye sektörünün marifetidir. İş sadece yatırım yapmakla bitmemekte, günün 24 saatini gerektiren bir ilgi ve takip istemektedir. Sektörün ileri gelenlerinden bir işadamının dediği gibi; her şehire bir iplik fabrikası kurup işletebilme potansiyeli varken bir boya-apre işletmeniz zamanınızın çoğuna ihtiyaç duyabilir. Bir ülkenin tekstil sektörünün başarısına bilinçli ya da bilinçsiz direk olarak terbiye sektörünün analiz edilmesiyle karar verilir. Rusya’da da çok konfeksiyon tesisi vardır ama terbiye sektörü ve destekleyici sektörleri olmadığı için kimse Rusya’nın tekstil sektöründeki başarısından bahsetmez.”
Terbiye işlemi için makine ve kimyasal ihtiyacı söz konusu. Bu aşamada makine ve kimya üreticilerinden beklentileriniz nelerdir?
“Bir sektörü başarılı kılan, kendi başarı hikayesi kadar alt/destekleyici sektörlerinin de başarı hikayesidir. Terbiye sektörünün de destekleyicileri makine ve kimya sektörüdür. Her iki sektör de tabii ki yıllar içinde kendi başarı hikayelerini yazmışlardır. Makine sektörü çoğu branşda yurtdışını ikame eder hale gelmiştir. Fakat tabii ki 100 yıllık, yoğunluk olarak en azından 50 yıllık tekstil sektörünün tedarikçisi bu sektörden aksini beklemek mümkün değildir. Ancak gerek pazarlama, gerek ürün seçimi olarak daha yapılacak çok iş vardır. İtalyanların, Almanların yıllar önce yaptığı makineleri Türkiye’de üretmekten daha iyilerini yapma kabiliyeti, bu sektörün patronlarında da, insan gücünde de, altyapısında da bulunmaktadır. Yurtdışına sattığınız aynı makineyi fabrikanıza 10 kilometre uzaklıktaki yerli bir firmaya daha pahalıya satmaya çalışmak en basit tabiriyle ‘güven zedeleyicidir’. Ya da herkesin sadece boya makinesi veya ram yapmaya çalışması, gaze, merserize vs gibi ürünlerde hala yurtdışına bağımlı olunması sanırım ne Türk sanayicisine ne de Türk makinecisine yakışmamaktadır. Aynı şekilde kimya sektörü de maalesef yeni bir şey bulmaktan ziyade konsantre hammaddeyi Türkiye’ye getirerek sulandırmak üzerine kurulmuştur. Bu durumda boyahanelere de düşen başkaları tarafından bulunup geliştirilen makine ve kimyasalları kullanarak yine yurtdışının ihtiyacı olan ürünlerin üretimini Türkiye’de göreceli ucuza yapmaktır. Tekstilde gerek eğitim, gerek işbirliğiyle yapılacak çok şeyler olduğunu herkes bilmekte ancak tüm dünyanın aksine ‘küçük olsun benim olsun’ mantığı genlerimizden bir türlü uzaklaştırılamamaktadır. Hala kumaşlarımızı yabancı kuruluşlar test etmekte, hala belgelerimizi yabancı kuruluşlar vermektedir. Bu kuruluşlar arasında da zaman zaman görülen aynı kumaşa farklı sonuç verme olasılıklarını tespit edip önleme çalışmaları, ilgili meslek örgütlerinin yoğun diyalog arayışlarına rağmen çok gecikmeli olarak sonuç vermektedir.”
Farklı kumaş veya ipliklerin istenilen kalitede terbiyesi için yeterli know-how’a sahip miyiz? Terbiye ve boyahanelerimizin durumu nedir?
“Türkiye geçtiğimiz 20 yılda terbiye sektöründe çok yol aldı. Bunun tabii ki yapılan kilometre ile çok ilgisi var. Nasıl kalp ameliyatı olurken bu özel ameliyatı çok kez gerçekleştirmiş bir operatöre haklı olarak daha çok güveniyorsak, terbiye sektörü de özellikle Avrupa’nın bu sektörde yoğunluğunu azaltmasıyla çok tecrübe kazandı. 10 sene öncesine kadar İsviçre’nin, İngiltere’nin emekli tekstilcileri Türkiye’ye gelerek bilgilerini, görgülerini aktararak danışmanlık yapıyorlardı. Son senelerde böyle bir şey duymuyoruz, çünkü artık Türkiye Özbekistan’a, Suriye’ye, Rusya’ya, Cezayir’e know-how transferi yapar hale geldi. Yenile yenile yenmeyi öğrendi. Bugün boyahanelerimizin çoğu yeni makine parkıyla orta ölçeğin çok üstüne çıkmışlardır.”
Çevre ve insan sağlığı konusunda yapılması gerekenler nelerdir? Sürdürülebilirlik sizin için ne ifade ediyor?
“Her nimetin bir külfeti, her ilacın bir yan etkisi olduğu gibi üretiminde çevre ve insan sağlığı üzerinde muhakkak ki etkileri vardır. Burada yapılması gerekenleri zaten ülkemizde devlet kanunlarla, mevzuatlarla düzenliyor. Burada dikkat edilmesi gereken konu geçişi iyi organize etmek, abartıdan kaçınarak rekabet üstünlüğünü kimseye kaptırmamak. Çevre ve insan sağlığı bilinci her kesimde artmış durumda, herkes bu dünyada yaşadığının farkında. Sürdürülebilirlik kavramı çok sıklıkla karşımıza çıkmakta. 10 sene önce çoğumuzun bilmediği terimler bugün ilkokul çocuklarına ödev konusu olarak verilmekte. Ekonomik gelişme ile çevre ve insan sağlığı arasındaki korelasyona kısaca sürdürülebilirlik diyoruz. Hiçbirinden vazgeçmeden, hepsini kollayarak işimizi yapmalıyız ve bu amaçla gerek emek, gerek yatırım ne gerekirse yapılmalıdır.”
Sektörün kalifiye eleman durumu nedir? Konu hakkında görüşleriniz ve yapılması gerekenler nelerdir?
“Daha önce de belirttiğim gibi, tabii ki çok ameliyat yapan doktor o dalda gelişiyor. Biz de eleman konusunda çok yol aldık. Sorun yetişmiş eleman olmaktan çıktı, mantalite değişmeli. Patronlar, işletmeciler kadrolarını yeniliklere açık tutmalı. Türk gibi düşünmekten vazgeçmeliyiz. Örflerimize bağlı kalalım ancak iş yapma sistematiğini değiştirmemiz lazım. Tabii ki genlerimize işlemiş alışkanlıklar var, ‘eski köye yeni adet getireni’ de dinleyelim, ‘sürüden biraz ayrılanı kurda kaptırmayalım’, farklı düşüneni destekleyelim. Aksi takdirde, ‘yenilik’, ‘gelişme’, Üniversitelerde, TÜBİTAK gibi kurumlarda ya da televizyonlarda devlet büyüklerinin dilinde konuşulan bir fantezi olmaktan öteye geçemez.”
Dünya terbiye sanayisini dikkate aldığımızda Türk terbiye sanayimizin geleceği hakkında neler söylemek istersiniz?
“Pazarı, insan gücünü, altyapıyı ele aldığımız zaman Türk terbiye sektörünün alternatifi ancak mumla aranmalıdır.”