Endüstriyel hammaddenin 19. Yüzyılda kömür, 20. Yüzyılda petrol olduğu ve 21. Yüzyılda bunun selüloz olacağı söylenebilir.
Selüloz, odun ve diğer bitkilerden elde edilen doğal kaynaklı bir maddedir. Beslenme, giyinme ve ısınma amacına hizmet edebilir. Ekonomik öneme sahip ilk yapay lif (doğal kaynaklı rejenere lif) bu anlamda Viskon veya Rayon (bir selülozik rejenere lif) olup, 1930’ların başlarında yerini neredeyse sentetik liflere bırakmıştır. Son zamanlarda, düşük bir seviyeden de olsa ayağa kalkmaya başlamıştır. Bunun nedeni bunların sadece yenilenebilir kaynaklardan üretiliyor olması değil, fakat PP, PE, PET, PA ve diğerleri benzeri petrol kökenli liflerin aksine biyolojik olarak tamamen parçalanabilir ve ayrıştırılabilir olmalarıdır. Modern tabiriyle: Sürdürülebilir. Sürekli artış gösteren petrol fiyatlarının ışığında, selüloz lif ürünlerinin, fazla nemi emip, vücut için gerekli olan nemi koruduklarından, giyimleri rahat olduğundan ve insan derisi üzerinde hoş bir etki bıraktıklarından ötürü, tekstiller, hijyen, medikal ve diğer son kullanımlar için diğer sentetik liflere nazaran büyük avantajları bulunmaktadır. Selüloz lifler için hammadde hamuru bolca mevcut olmakla birlikte, selülozun çözüleceği bir hamuru (spinning dope) hazırlamak, örneğin sulu bir Liyosel çözeltisini yapmak, biraz çaba ve maliyeti de beraberinde getirmektedir. Burada çözücü NMMO’dur (N-Metil-Morfoline-NOksit) ve su buharlaştırılması ile geri kazanılması ve yeni kullanım için yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu proses aşamasıyla ilgili yatırım ve enerji tüketimine bağlı olarak üretim maliyetleri de oldukça yüksek olmaktadır. Islak mendiller, hijyen ve tıbbi ürünler alanında selülozdan yapılmış nonwovenlerin henüz yaygınlaşmamasının ana nedeni bu gibi gözükmektedir.
Nanoval Prosesi
Nanoval, orifislerden, yani deliklerden, çıkan kesintisiz liflerin, sıvı monofilamentlerden- eriyik veya çözelti- ayrılıp çok sayıda daha ince filamente dönüşümüne dayanan bir eğirme prosesi geliştirmiştir. Bu etki, çekmeden ziyade, burada eşlik eden bir hava akımı tarafından meydana getirilen kaydırma kuvvetinin monofilamentlere bir basınç uygulayarak dış kabuklarını, kınlarını yarması esasına dayanmaktadır. Bir eğirme deliğinden 100’in üzerinde ince filament oluşabilmektedir. İster çıkrıkta olsun, ister eriyiklerden veya çözeltilerden olsun, iplik imalatı daima bir seyreltme şeklinde yapıldığından, bu etki elyaf üreticilerinin çoğuna halen şaşırtıcı gelmektedir. Nanoval prosesi yarma etkisiyle lifleri inceltme eğilimi sayesinde her yöntemde işe yaramaktadır. Spunlaid selüloz nonwovenlara yönelik bu yarılmış lif teknolojisinin kullanıldığı ilk Nanoval tesisi, aynı zamanda “Alman sentetik elyaf endüstrisinin beşiği” olarak adlandırılan Schwarza, Rudolstadt’daki TITK Enstitü’sünde çalıştırılmıştır. Hamuru (spinning dope) İsviçre’li LIST firması tarafından geliştirilen reaktörde yapmışlardır ve bu sayede çözücü NMMO’yu %99’a varan oranlarda geri kazanmışlardır.