Tekstil makine endüstrisi, ülkemizde henüz tekstil sektörünün büyüklüğe yaraşır bir paya sahip değildir. Tekstil makineleri, imalat teknolojisi açısından “düşük sanayi grubu” ürünleri olarak değerlendirilir. Ancak Türkiye’nin imalat sanayi yapısında bu makinelerin önemi büyüktür. Türkiye’de faaliyet gösteren üreticilerin büyük bölümü, tekstil terbiye grubunda yer alan makineler üretmektedir. Türkiye’nin hala tekstil makineleri pazarında bir cazibe merkezi olduğunu vurgulayan Tekstil Makina ve Aksesuar Sanayicileri Derneği (TEMSAD) Başkanı Adil Nalbant, “Ülkemizin temel taşlarından bir tanesi tekstildir. Tekstil, her koşulda ve her zaman bu topraklarda olmaya devam edecektir. İnsanımız tekstil sektörünü sahiplenmiştir” dedi.
2016 YILI BEKLENTİLERİ POZİTİF
Tekstil makinaları ihracatının 2016 yılına iyi bir başlangıç yaptığını belirten Nalbant, 2015 -2016 yılı tekstil makineleri ve bölgesel gelişmeleri değerlendirdi. Nalbant, “2015 yılında genel makine sektörü gerilemesine rağmen, tekstil makineleri ihracatımız 387 milyon dolardan, 424 milyon dolara çıktı. İthalatımız ise 1 milyar 360 milyon dolar olarak gerçekleşti. 22 makine sektörünü incelediğimiz zaman, 2015 yılını düşüşle kapadılar fakat tekstil ve konfeksiyon makineleri sektörü ise % 14 artış sağladı. 2016’nın ilk ayına baktığımız zaman yine 35 milyon dolardan 42 milyon dolara çıktığımızı görüyoruz. Yani 2016 şubat sonuna kadar toplam 83 milyon dolar tekstil makine, aksesuar ve parçaları ihracatı yaptık. Bunlar bizim sektörde faaliyet gösteren firmalarımızın tamamen birebir gayretleriyle yaptıkları çalışmalar sonucu ulaştığımız başarıdır. 2016 yılına iyi bir başlangıç yaptık. Tekstil makine ihracatının en fazla olduğu ülkeler, Almanya, İngiltere, Bangladeş, Hindistan. Endonezya, Fransa, Latin Amerika ülkeleri var. 2014 yılında Afrika ülkeleri vardı. Dünyanın her yerine ihracat yapabiliyoruz. Genel makine ihracatında % 12 düşme var. Tekstil makinalarında ise % 14-15 artış söz konusu. Tekstil makinaları ihracatı anlamında 2016 yılı çok iyi başladı. Bunu ITMA’ya bağlıyorum ve trendin ITM fuarı ile de devam edeceğini düşünüyorum. ITM Fuarı, ülkemiz ve sektörümüz açısından sevindirici bir etkinlik. 2016 bizim için pozitif görünüyor. Yerli ve yabancı tekstil makine üreticilerin buraya olan ilgisi tekstildeki canlılığın 2016’da artarak devam edeceğini gösteriyor” şeklinde konuştu.
OLUMSUZLUKLAR, YATIRIMLARI ETKİLEDİ
İçinde bulunduğumuz jeopolitik durum ve etrafımızda yaşanan olumsuzlukların yatırımları direkt etkilediğini belirten Nalbant, “Kasım seçimlerinden sonra ITMA’ya daha özgüvenle gitmiştik. Önümüzü açık görüyorduk. Tek partili hükümetle önümüzdeki 4 yılı planlıyorduk. Fakat uçak krizi, Türkiye’deki bazı yatırımların önünü bıçak gibi kesti. Yabancı yatırımcılar, öncelikle yatırım yapacakları ülkelerin siyasi yapısını ve o ülkedeki gelişmeleri yakından takip ediyor. Ülkemizde ve etrafımızda yaşanan bu tür gelişmeler, yatırımcıları doğrudan etkiliyor. Teşvik kapsamı içinde bulunan 5, ve 6. Bölgelerde de yatırım yapılamıyor. İthalat, Türkiye’deki yatırımların azalmasından kaynaklandı” dedi.
ÜRETİM DESTEKLENMELİ
Türk tekstil makine sanayiinin gelişmesi için yapılması gerekenleri bir analiz olarak paylaşan Adil Nalbant, şunları söyledi. “Son dönemde teknik tekstil ürünleri pazarı hem ülkemizde, hem dünyada hızla büyümektedir. Tıbbi tekstiller, inşaat sektörü için dayanıklı tekstil malzemeleri, uzay, havacılık ve savunma sanayiinde kullanılan tekstil malzemeleri gibi geniş bir alanda kullanım imkânı olan teknik tekstiller, makine üreticileri için katma değeri çok yüksek yeni bir fırsat alanıdır. Türkiye’de üretim kapasitesinin artması, ithalatın çok yüksek olduğu iplik, dokuma ve örme grubu makinelerinin yerli olarak üretilmesi, yabancı yatırımcıların doğrudan ya da ortaklıklar yoluyla Türkiye’de yatırım yapmaları teşvik edilmelidir. Türk tekstil makinelerinin sektör olarak marka imajının yükseltilmesi için firmaların, sektör birlik ve derneklerinin, kamunun birlikte hareket etmesine ihtiyaç vardır. Teknolojik kalite ve düzeyimiz ne kadar yüksek olursa olsun, markalaşma problemini aşmadan dünya pazarında büyük oyuncu olmak çok zor ve maliyetlidir. Markalaşma problemini aşmanın kısa yolu, kendini kabul ettirmiş Avrupalı markaları satın almak ya da ortaklık kurmaktır. Avrupa’nın içinde bulunduğu şartlar bu durumu kolaylaştırmaktadır. Türk üreticiler bu konuda desteklenmelidir.”