Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’nden mezun olan Ebru Kafesci, uzmanlık alanı olan tekstil yardımcı maddeleri ve kimyasalları konusunda uzun süre satış mühendisi olarak çalıştıktan sonra kendi firması olan Kayakim’i kurmuş.
Müşteri memnuniyetini ön planda tutarak kaliteli hizmet vermeyi temel ilke edinen Kayakim kurucusu Ebru Kafesci, çalışmaları hakkında sorularımızı cevaplandırdı.
Firmanızın tekstil sektörüne yönelik hizmetleri hakkında bilgi verir misiniz?
“15 yılı aşan sektör deneyimimiz boyunca sahip olduğumuz bilgi ve tecrübeyi paylaşmak için yeni bir oluşum gerçekleştirdik. Değişen müşteri ve piyasa ihtiyaçlarına odaklanarak, tüketicilere uygun fiyatlarla yüksek kalitede ve en iyi hizmeti verme hedefini ilke edindik. Tekstil sektörü en uzun ve en karmaşık endüstriyel zincirlerden biridir. Tekstil endüstrisi, hammadde üretimi, yarı işlenmiş ürün üretimi ve nihai ürünlerin tüm üretimi kapsayan bir çok alt sektörlerden oluşmaktadır. Geniş ürün yelpazemizle Tekstil yardımcı maddeleri ve kimyasalları alanında hizmet veriyoruz.”
Yeni bir firma olarak, sektöre nasıl bir yenilik ve farklılık getirmeyi düşünüyorsunuz? Kullanıcıların sizi tercih etmelerinin sebepleri nelerdir?
“Pazarın yapısını iyi biliyor olmamız bizim için çok büyük avantaj sağlıyor. Ürünlerimiz müşterilerimizin beklenti ve isteklerini karşılayacak düzeyde ve kaliteli olması sanırım bizi biraz farklı kılıyor. Çünkü kalite; analiz edilemeyen ancak tecrübeyle ayırt edilebilme imkanı olan soyut bir kavramdır. “
Üniversite ve sanayi işbirliği neden önemli?
“Yirmi birinci yüzyılın başlarında ortaya çıkan tüketim çılgınlığına bağlı olarak artan üretim ve refah artışı bilginin geri planda kalmasına neden oldu. Eğitimin her bölümünde, her aşamasında yaratıcı, yetenekli beyinler kenara itildi. Beraberin de ciddi riskler de getirdi. Yeni girişimciler ortaya çıktı. Yeni iş kolları türedi. Halk yanlış yönlendirildi. Bilgi sınır dışı edildi. Sonrasın da ise dünyanın geleceği ile ilgili farklı ama odak noktası endişeye endeksli tartışmalar başladı. Hal böyle olunca üniversitelerin araştırma birimleri ve elde edilen verilerin analiz edilmesi önem kazandı. Özellikle sanayi de kullanılacak yeni buluşlar çoğaldı. Bizim sektörümüz açısından Sanayi ve Üniversite işbirliğinin sağlanması üniversitelerde ki bilgi, birikim ve teknolojinin sanayi ye aktarılarak ürün ve hizmete dönüştürülmesi açısından çok önemli. Teknolojinin en temel girdisini oluşturan bilginin temelinde bilimsel araştırmalar yatmaktadır. Bilginin yeniden egemen olduğu yeni düzende, sadece üretmek ve verimliliği arttırmak gelişmiş ülkeler sıralamasında en üst sıralarda yer bulmak için yeterli olmuyor.”
Çevre ve insan sağlığı konusunda yapılması gerekenler nelerdir? Sürdürülebilirlik sizin için ne ifade ediyor?
“İnsan çevresiyle uyum içerisinde ve belli bir dengenin sağlanmasıyla yaşamını sürdüren, ancak bazı durumlarda dengeyi bozabilen bir varlıktır. İnsanla çevresi arasında köprü vazifesi gören dengeyi sağlayan koşullar bozulmaya başlayınca, gerekli önlemleri alma zorunluluğu doğar. Çevre kirliliğinin temel nedeni, doğanın insan etkinlikleriyle ortaya çıkan atıkları kendiliğinden giderme yeteneğinin bozulmasıdır. Havaya, suya ve toprağa verilen atıklar doğanın kimyasal, biyolojik ve fiziksel özelliklerini bozmaktadır. Bireysel tüketimin neden olduğu atıklar çevreyi kirletmektedir. Toplumdaki herkes bir şeyler tüketmek zorunda. Bu zorunluluklar dikkate alındığında, gerek satın alma ve gerekse kullanma konusunda ki davranışların çevre korunmasında ve kirletilmesindeki rolü büyüktür. Özellikle toprak, hava ve doğal çevre kirliliğine karşı tedbirler alınmalı var olan önlemlerde acil olarak uygulanmalıdır. Evlerden çıkan atıklar toprağa zarar vermeyecek şekilde toplanmalı ve imha edilmelidir. Sanayi tesisleri kurulurken yeşil alanları arttırılmış bir plan çıkarılmalıdır. Sanayi atıkları arıtılmadan toprağa verilmemelidir ki bu konuda uygulanması gereken prosedür maalesef göz ardı edilmektedir. Hava kirliliğine gelince bu konuda en büyük görev gene sanayi ye düşüyor. Sürdürülebilirlik konusuna gelince; Sürdürülebilirlik, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için nasıl yaşadıklarına bağlıdır. Sürdürülebilir olan; üretimin bağlı olduğu ekosistemin canlılığı ve kalitesini, iş gücünün fiziksel ve zihinsel sağlığını, ayrıca üretimin içinde yer aldığı sosyal ve yapısal çevreyi korur. Sürdürülebilirlik kavramı ile toplumsal eşitlik arasında sıkı bir bağ vardır. Toplumsal eşitlik, sürdürülebilirliğin sağlanmasında kullanılan yöntemlerin, şimdiki ve gelecek nesillerin lehine olma düşüncesini içermektedir.”
Önümüzdeki süreçte sektörü nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Tekstil sektörünün Avrupa’da önemini giderek kaybetmeye başlamasıyla, Orta Doğu ve diğer doğu ülkelerine doğru yön değiştirmenin artması, Türkiye’deki tekstil kimyasalları sektörüne yeni bir fırsat kapısı araladı. Mısır, Bangladeş, Pakistan, İran, Özbekistan ve Azerbaycan ülkelerinde tekstil sanayisinin hızla büyümesi, Türkiye’yi tekstil kimyasalları alanında üretim ve ihracat üssü haline getirmiştir. Geçmiş yıllarda kimyasal hammaddelerin tamamının ithal edildiği sektörde artık birçok ürün Türkiye’de imal edilebilir hale gelmiştir. Bu durum sektörün ürün gelişimi anlamında büyüme gösterdiğinin önemli bir kanıtıdır.”
Dünya kimya sanayisini dikkate aldığımızda Türk kimya sanayimiz hangi ligde yer alıyor? Tekstil kimyasallarındaki trendler nelerdir?
Dünya kimya sanayi üretimi içinde gelen ana sektörleri petrol kimyasalları, ilaçların içeriğini oluşturan kimyasallar, iplikler, deterjan ve sabunlarda kullanılan kimyasallar ayrıca boyalarda kullanılan kimyasallar oluşturmaktadır. Kimya Sanayi sektörlere hammadde ve ara ürünler sağlar. Bir ülkenin kimya sanayisi gelişmeden kalkınması ve ilerlemesi mümkün değildir. Kimya Sanayi, Türkiye’de Cumhuriyetin ilanından sonra kurulmuştur. Osmanlı imparatorluğu döneminde sabun, gülyağı ve barut üretimi yapılıyordu. Kimya sanayi üretimi tüketim alanında sabun, deterjan, kozmetik ve ilaç ile hizmet verirken sanayiye de ara kimyasal ürünlerle destek vermektedir. Kimya sektörü hammadde konusunda bağımlılığı azaltacak yönde temel kimyasallara yönelik yatırımlar yapılmalıdır. Ülkedeki hammadde potansiyeli kullanılarak, rekabet gücünü artıracak, teknoloji ve Ar-Ge içeriği yüksek büyük ölçekli yatırımlar teşvik edilmelidir. Yatırımların önünü açmak için bürokratik işlemler azaltılmalı ve hızlandırılmalıdır. Lojistik açıdan uygun alanlar tespit edilmeli, sektör bu bölgelere yönlendirilmelidir. Katma değeri yüksek içerikli kimyasal üretim yapmak, yerli hammadde üretimine önem vererek dışa bağımlılığı en aza indirmek, inovasyon alanında yapılan çalışmaları arttırmak, Ar-Ge çalışmalarına önem vermek, yeni stratejiler belirlemek, eğitime ağırlık vermek özellikle KOBİ’ileri desteklemek ve bu destek çerçevesinde yeni programlar geliştirmek gerekiyor. Tekstil kimyasalları, tekstil prosesinin elyaf aşamasından bitmiş kumaşa kadar olan aşamalarında kullanılır. Bu ürünler içinde, sentetik elyaf üretim yağları, bobin yağları, haşıl hammaddeleri, haşıl vaks yağları haşıl sökme, ön terbiye, kasar, merserizasyon maddeleri, boya ve baskı yardımcıları, yıkama maddeleri, apre ve avivaj maddeleri yer alıyor. “