BİG-DER (Bursa İpekçiliğini Geliştirme Derneği) tarafından, unutulan ipekçiliğimizi hatırlatmak için bir etkinlik düzenlendi.
Çok küçük yaşta ipek böceği ve koza ile tanıştım. 1960’lı yıllarda Bursa’da kozacılık çok yaygındı. İnegöl’de koza alım mevsimi eski Tic. ve San. Odası ve kız meslek lisesi olarak kullanılan bina, köylerden koza getirenlerle dolup taşardı. Mustafa Kemal Paşa’da da ayrı bir alım merkezi vardı. Bursa’nın alım merkezi meşhur Koza Han’dı. Koza Han, Koza Han’a çıkan sokaklar, cumhuriyet caddesi yetiştirdikleri kozaları satmak için gelenlerde dolup taşardı. Rahmetli ninem, koza mevsimi gelince üst kattaki bir odayla eski samanlığa kerevet kurar, dut yaprakları konur, tohumlar çatlar, küçük beyaz tırtıl benzeri böcekler çıkar, onları bahçemizdeki tarlamızdaki erkek dut ağaçlarının dallarını kesip, yemeleri için onlara götürürdük. Dut ağaçlarının meyve vermeyen cinsine erkek denir. Bu ağaçlara ve çevresine asla ilaç atılmazdı. Aksi takdirde bırakın ilacı ilaç kokusu sinmiş yapraklar yüzünden böcekler ölebilirdi. Her gün taze dalları kesip böceklerimize verirdik. Böceklerin kaybolup kendi kozaları içine hapsettiğini anlamazdık. Bursa’da kozacılığın ve ipekçiliğin tarihi çok eskilere dayanır. Osmanlı devrinde Bursa ipek dokumacılığı ve boyacılığı çok gelişmiştir. Osmanlı topraklarında yetişen ipek yetmediği için İran’dan gelen ipek kumaşlar işlenirdi. İran ipeğinden alınan vergi Osmanlı maliyesinin en önde gelen gelir kaynağıydı. İki imparatorluğun bitmeyen-tükenmeyen savaşları hem iki imparatorluğun hem de ipekçiliğin sonunu getirdi. Bursa’da süren ipekçilik, bu kumaşın ticaretini yapan Fransızlar tarafından geliştirilmesi acı bir gerçektir. Birinci dünya savaşı ve kurtuluş savaşı yıllarında Bursa ipekçiliği zarar gördüyse de yıkılmadan ayakta kaldı.İpekli kumaşlar, diğer kumaşlara göre daha pahalıydı. En fazla ipekten bir mendilimiz olurdu. Kadınlar ipek şal, eşarp ve fularlarını etrafa göstermekten zevk alırlardı. İpekten dokunmuş gömlek ve elbiseler çok pahalıydı. İpekten dokunmuş kumaşların yüzlerce yıl dayandığını biliyor musunuz? İpek dünyanın en uzun elyafıdır. Giysi üretimi dışında geniş bir kullanım alanı vardır. Suni kulaklar, ameliyat iplikleri ipekten yapılır. Uzaya giden uydularını uzay mekiklerinin kabloları ipekle sarılıyormuş.Bursa ipekçiliği son darbeyi seksenli yılların başında yedi. Çin’den gelen ucuz ipek girişine karşı nedense hiçbir tedbir alınmadı. Koca üretimi hızla düştü. Önce ilçelerdeki alım merkezleri kapandı. Seksenli yılların başında köyden kiraladıkları bir minibüsle nenem ve koza yetiştirenler koza hana gelip yetiştirdikleri kozaları satarlardı. Koza handan cumhuriyet caddesine indiğimizde Dorukhan’ın hemen yanında XVyüzyılın sonlarında Kazasker Mustafa Efendi tarafından yaptırılan Perşembe Hamamı ile karşılaşırsınız. Seksenli yıllara kadar bu hamamda ipek çileleri boyanırdı. Sadece Bursalı tüccarların değil Kayseri’den gelen iplik çileleri de burada boyanırdı. Kozalar para etmeyince, masrafı çıkmayınca üretim kendiliğinden durdu.
Dutluklar kesildi. Oysa evliya çelebi başta olmak üzere tüm yerli ve yabancı gezginler Bursa ovasını dut denizi olarak anlatırlardı. Dile kolay köyümüzde kozacılığın sona ermesinden bu yana yaklaşık 30 yıl geçmiş, bahçemizdeki erkek dut ağaçları yaşlandıkları için teker teker kesilip, sobalarda yakıldı.Kozacılık sona erdiğinde rahmetli nenem; ’’ üreten teşvik görmüyor, her şey dışarıdan geliyor, bu millet taşmı yiyecek?’’demişti. Bursa semalarını bacalarıyla roket rampası gibi delen fabrikalar kapandı, kozadan iplik çekilen mancınıklar söküldü. Dokuma tezgâhları sustu. Fabrikalar yıkılıp yerlerine beton bloklar dikildi. Makineler hurdacılara satıldı.Bir tanesi bile müzeye dönüşmedi.