Günümüz dünyasında sanayide gelişmiş ülkeler ile az gelişmiş ülkeler arasında uçurum giderek artmaktadır. Teknolojiyi ellerinde bulunduran ülkeler, diğer ülkeleri daha çok bağımlı hale getirmekteler. Ülkemizin bu gelişmiş ülkeler içinde yer alabilmesi ve 2023 hedeflerini yakalayabilmesi için teknoloji geliştirmeye, kendi ihtiyaçlarını karşılayabileceği ürünleri üretmeye şiddetle ihtiyacı vardır.
11 Eylül’de İ .T.O’da TÜBİTAK VE TEYDEB yetkililerinin verdiği bir sunumda gördüğümüz tablo; Ar-Ge desteklerinin ancak % 10 kadarını tüm makina sektörü almakta (bunun içinde tekstil makina sektörünün payı yok denecek kadar az) otomotiv, savunma sanayi, bilişim vs. sıra ile gelmekte.
Yılda ortalama 2 milyar dolar tekstil makine girdisi göz önünde bulundurulursa ve yılda 27 milyar dolar makine ithalatımızın % 7’sini tekstil sektörü yapıyorsa, burada hemen alınması gereken tedbirler var demektir. Ayrıca tüm dünyada tekstil makina sektörünün 25 milyar dolar olduğu ve en büyük 3. alıcının ülkemiz olduğu dikkate alınırsa Ar-Ge ve yatırım yapılacak makine sektörlerinin içinde tekstilin kendi iç pazarı hazır durmaktadır.
Ar-Ge’nin yansıması olan Patent başvurularına baktığımızda, geçen yıl Amerika’da 420.000, Ç in’de 3 20.000 . Ülkemizde sadece 3.000 sayısı her şeyi açıklıyor gibi. Gelişmiş ülkelerde % 3.5-4 olan Ar-Ge paylarının ülkemizde % 0.8 olması tabloyu daha da karamsarlaştırıyor.
İç dinamiklerimize dönmemiz ve bu çarpıklıkları gidermek adına yerli üretime ve gerekli olan teknolojileri kazanmak adına her türlü çalışmaya öncelik ve destek vermeliyiz. Dünya karşısında elimizin en güçlü olduğu tekstil sektörünün makinelerini kendimiz üretebilmeliyiz, aksi halde Fason’cudan öteye gidemeyiz.
Saygılarımla..