Geçenlerde basında yer alan bir haber dikkatimi çekti. O haberde mealen; doğum anında bir annenin çektiği açının şiddetinin yaklaşık 20 kemiğin aynı anda kırılması durumunda verdiği acıya denk olduğu belirtiliyor ve bundan yola çıkarak “annelerimizi” sevmemiz gerektiği; çünkü onların Dünya’nın en güçlü insanları ve bizim de en büyük destekçilerimiz olduğu ifade ediliyordu.
Bir okur olarak konuya dikkat çekme adına haberin amacına ulaştığını söyleyebilirim. Öte yandan haberin dayanağı olan bilgi konusunda biraz şüphelerim var; zira acı değerlendirmesine yönelik önerilen bir dizi skala,yöntem vb. arasında, 10 üzerinden bir derecelendirmeye sahip ve Dünya çapında en yaygın olarak kabul edilen “Karşılaştırmalı Acı Skalası” (Comparative Pain Scale) na göre doğum, 8 puan ile ifade ediliyor ve acının en şiddetli migren ağrısı ile eşdeğer olduğu belirtiliyor. 9. seviyede intihara sebep olabilecek kadar acılı olan boğaz kanseri bulunurken, 10. sırada bilinci kapatacak kadar şiddetli trafik kazalarında duyulan acılar yer alıyor. Annelerimize sevgimiz sonsuz; ancak mesleki deformasyon sanırım, bir kaç bilimsel veri iletmedende geçemedim…
Bu girişten sonra sanırım sözü Anneler Günü’ne getireceğimi tahmin etmişsinizdir. Anneler ve anneliğe yönelik kutlamaların Antik Yunan ve Roma zamanlarına kadar uzandığını görüyoruz. O dönemlerde Kibele gibi ana tanrıçaları onurlandırmak üzere festivallerin düzenlendiği biliniyor. 1600’lü yıllarda ise İngiltere’deki ilk Hıristiyanlar senenin bir gününü Hz. Meryem’i onurlandırmak üzere ayırmışlardı. Zaman içinde bu kutlama tüm anneleri kapsayacak şekilde genişletildi ve bugüne “Anneler Pazar”ı adı verildi. Hıristiyanlığın Avrupa’ya yayılmasından sonra “Anneler Pazarı” kutlamaları ruhani bir güç sayılan “Anneler Kilisesi” ni onurlandırmak amacıyla düzenlenmeye başlandı, doğurganlık ve inanç yine bir araya geldi.Ancak 1900’lü yıllarda ortaya çıkan Amerikalı Anneler Günü öncesinde,bu kutlamalar neredeyse tamamen popülerliğini yitirmişti.
Amerika’da Anneler Günü’nün Anna Jarvis tarafından ortaya atıldığını görüyoruz. Annesinin 1905 yılında ölümünün ardından, annelerin fedakarlıklarının çocukları tarafından onurlandırılması gerektiği düşüncesiyle mücadelesine başlayan Jarvis, J. Wanamaker isimli bir mağaza sahibinden aldığı finansal destek ile Mayıs 1908’de ilk Anneler Günü kutlamasını organize ediyor. Elde ettiği bu ilk başarılı kutlama ardından Jarvis, anılan günün ulusal takvime resmi olarak girmesi için verdiği mücadeleyi de kazanıyor ve Anneler Günü, her yıl Mayıs ayının ikinci pazarı kutlanmak üzere Başkan W. Wilson tarafından ulusal takvime 1914 yılında dahil ediliyor. Ancak Jarvis’in mütavazi kutlama beklentilerinin aksine; Anneler Günü ulusal takvimde yerini alır almaz başta çiçekciler olmak üzere pek çok ticaret erbabı kutlamayı hızla paraya çevirmeyi başarıyor… Traji komiktir, o andan itibaren Jarvis hayatının geri kalan kısmında, Anneler Gününü ulusal takvimden çıkarmak üzere mücadele veriyor ve fakat nafile… Ulusal takvimden çıkarılması bir yana, Anneler Günü dünyanın dört bir yanında o gün bugündür farklı tarih ve şekillerde de olsa kutlanmaya devam ediyor…