İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz, 2025 yılı için Türkiye tekstil sektörünün Avrupa’ya coğrafi yakınlık ve hızlı tedarik avantajıyla büyüme göstereceğini, ancak sektörde temkinli olunması gerektiğini belirtiyor. Markalaşma ve inovasyona daha fazla odaklanarak ihracatın sürdürülebilirliğini sağlamayı hedefliyor. Texhibition İstanbul fuarının sektörün motivasyon kaynağı olduğunu ve 2025’te de önemli bir rol oynayacağını vurguluyor. Ayrıca, Türkiye tekstil sektörünün yüksek maliyetler nedeniyle zorluklar yaşasa da markalaşma, yapısal reformlar ve uluslararası iş birlikleri ile gelecekte güçlü bir konumda olabileceğini ifade ediyor.
2025’te güçlenen Türkiye tekstil sektörü
Pandeminin çok geride kaldığı, savaşların ateşlerinin soğumaya başladığı ve bütün bu küresel negatif gelişmelerden dolayı sıkışan ekonominin büyük bir canlılığı söz konusu olduğu söyleniyor. Bu olumlu atmosferin Türkiye tekstil sektörü üzerindeki etkileri neler olabilir? 2025 yılına dair beklentileriniz ve öngörüleriniz nelerdir?
“Ahmet Öksüz: Küresel daralmanın ve resesyonun sona ermesiyle tekstil sektörümüzün pozitif anlamda etkilenmesini bekliyoruz. Avrupa’ya olan coğrafi yakınlığımız ve tedarik hızımız bizim için bir avantaj oluşturuyor. Avrupa’nın yanı sıra yeni pazarlara da odaklanmak gerektiği kanaatindeyim. Ancak sektör olarak temkinli olmamız gerektiğini biliyoruz. Çünkü dünyada ve bölgemizde şartlar hızla değişebiliyor. Bu durumlara karşı da tedbirli davranmalıyız. İşte bu yüzden İTHİB olarak Meksika, Fas, Güney Kore, Suudi Arabistan gibi ülkelere fuarlar ve ticaret heyetleri organize ederek firmalarımızı yeni pazarlara girişlerinde desteklemeye devam edeceğiz. Markalaşma ve inovasyona da daha fazla önem vererek 2025 yılının özellikle ikinci yarısından itibaren tekstil ve hazır giyim sektörlerimizin sıçrama yapacağına inanıyorum. 2025 yılını tekstil ve hazır giyim sektörlerimizin 80 milyar doların üzerinde üretim hacmine ulaşarak kapatacağını öngörüyoruz.
Önemli olan ülkemiz ve ihracatımız için değerli projelerle firmalarımızı hayatta tutmak. Bunun için sürdürülebilir ihracat hedeflerimiz doğrultusunda azim ve kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz. Texhibition İstanbul fuarımız, bu yaşanan zor süreçte sektörümüzün en önemli motivasyon kaynağı oldu. Dünyanın en büyük tekstil fuarları küçülme eğilimine giderken ve %30 seviyelerinde kayıplar yaşarken; Texhibition İstanbul fuarımız 500’ün üzerinde nitelikli katılımcı firması ve 20.000’in üzerinde gerçekleşen ziyaretçi sayısıyla Avrupa’nın en büyük tekstil fuarı konumuna yükseldi! Texhibition İstanbul fuarımızda 2025 yılında da dünyanın en önemli markalarını ve ziyaretçilerini firmalarımızla buluşturmaya devam edeceğiz. Bu süreçte; Türk tekstil sektörünün yüz akı Texhibition İstanbul Fuarımız, uluslararası fuarlara Milli Katılım organizasyonlarımız ve uzak pazarlara gerçekleştireceğimiz ticaret heyetlerimiz ile tekstil sektörümüzün ihracat hedeflerini tutturmayı hedefliyoruz.”
Türkiye tekstil sektöründe zorluklar ve markalaşma
Son dönemde “Türkiye’de tekstil bitti, üretim doğuya ve Mısır gibi ülkelere kaydı” gibi eleştiriler sıkça dile getiriliyor. Sizce bu yorumlar ne kadar doğru? Türkiye tekstil sektörü 2025’te nasıl bir yol haritası izlemeli ve sektörün geleceğini nasıl görüyorsunuz?
“Ahmet Öksüz: Sektörümüz, maliyetlerin hızla yükseldiği ve üretim koşullarının zorlaştığı bir dönemden geçiyor. Yakın coğrafyamızdaki ülkelerde çalışanın işverene maliyetleri 150 dolar seviyelerindeyken, Türkiye’de döviz bazında asgari ücretlerin işverene maliyetinin bin doları aştığını görüyoruz. Firmalarımızın bu maliyetlerin altından kalkması zorlaştı. Bu koşullar, iş dünyasında sürdürülebilirliği ciddi bir şekilde etkiliyor. Bu nedenle, bazı firmalarımız yatırımlarını yakın coğrafyadaki ülkelere yöneltmeye başladı; ancak burada da verimlilik sorunları ve çeşitli olumsuzluklarla karşılaşıyorlar. Diğer taraftan Türkiye’nin en önemli çıkış noktasının markalaşma olduğunu düşünüyoruz. Markalaşmaya ilişkin ilgili tüm bakanlıklarımız ve sektörlerimizin el birliği ile yapısal reformları hayata geçirmeliyiz. Kısa vadede yurt dışında marka satın alımlarının yaygınlaşması ve işletme ortaklıkları için teşvik mekanizmalarının devreye girmesiyle Türkiye markalı ihracatta da söz sahibi olabilecektir.”